Enstitümüz Mimarlık Fakültesi, Yüksek Lisans (2000) ve Doktora (2007) mezunumuz Prof. Dr. Yüksel Pöğün-Zander, hali hazırda Berlin International University of Applied Sciences (BI) Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Dekanı olarak görevini sürdürürken geçtiğimiz yıl oybirliği ile Üniversite Rektörü seçildi.
Bültenimizin ilk sayısında Prof. Dr. Pöğün-Zander ile İYTE’deki öğrenim sürecini, mesleki başarısına katkı sunan etmenleri, İYTE öğrencilerine tavsiyelerini, İYTE’li olmanın kendisi için anlamını konuştuk.
1997-2007 yılları arası yüksek lisans eğitimi için İYTE’deydiniz. Yüksek lisans eğitimi için İYTE’yi tercih etmenizin en önemli nedenleri nelerdir?
Ben İTÜ’den mezun olduktan sonra eğitimime İzmir’de devam etmek istedim. İzmir benim doğup büyüdüğün ve çok sevdiğim şehir. Henüz yeni kurulmuş olan ve özellikle mezuniyet sonrası eğitime önem veren İYTE bana çok cazip geldi. Mimarlık bölümünde çok değerli hocaların olması, ve yüksek lisansa giriş sınavında yüksek puan alan öğrenciler için asistanlık şansı olması bu seçimimde çok etkili oldu. En başta çok sevgili hocalarım Ahmet ve Özen Eyüce, Özlem Erkarslan, Şeniz Çıkış, Adile Arslan, Zeynep Durmuş Arsan ve diğer değerli hocalarımız ile çalışmak benim için bir ayrıcalıktı. Diğer yandan akademik kadro Türkiye’nin diğer şehirlerinden ve yurt dışında doktoralarını tamamlayıp gelmiş olan aktif, çağdaş ve yaratıcı mimarlardan oluşmaktaydı. Benimle birlikte, lisans çalışmalarını başarıyla tamamlamış, yüksek lisans ve doktora çalışmalarını İYTE’de yapan çok candan arkadaşlarım oldu.
İYTE’de aldığınız eğitimin meslek hayatınıza katkısı nedir? Size göre İYTE’nin avantajları nelerdir? İYTE’de geçirdiğiniz yıllardan kısaca bahseder misiniz? (Keşke dedikleriniz ya da iyi ki dedikleriniz var mı?)
Genel anlamda:
İYTE’de Yüksek Lisans çalışmalarına başladığım andan itibaren kadrolu asistan olarak da görev aldığım için çalışma ve eğitim hayatı birbiriyle tamamen iç içeydi. O dönem, yüksek puanla yüksek lisans programını kazanan öğrencilere kadro verilmesi büyük bir avantajdı.
Bir üniversitenin kuruluş aşamasını bizzat yasamış olmak ve Alsancak binasından yeni kampüse taşınma sürecine tanıklık etmek benim için çok değerli bir deneyim oldu. Berlin’de de buna benzer şekilde, ancak daha büyük sorumluluklar alarak, hem yine Ahmet ve Özen Hocalar ile birlikte Bahçeşehir Üniversitesi Berlin Kampüsü’nün hem de daha ileride Berlin International University of Applied Sciences’in kuruluş aşamalarında etkin görev aldım.
İYTE’de sadece akademik çalışmalara değil uygulamalara da katılma şansım oldu. Üniversitenin desteği ile hocaların döner sermaye projelerine önem vermesi ve yüksek lisans ve doktora yapan arkadaşlarımızı da bu projelerde görevlendirmesi sayesinde özellikle kampüste yapılan projeler üzerinde çalışma ve projelendirilmesinde görev aldığımız binaların uygulamalarını izleme imkanımız oldu. Bu bir mimarlık öğrencisi için bulunmaz bir fırsattı ve bu süreç bana çok şey öğretti.
Yine, tekrarlamak isterim ki, Karaburun’da kampüsün ilk döneminde kurduğumuz inanılmaz derin, değerli arkadaşlıklar ve ilişkiler benim için çok kıymetli.
Mimarlık eğitimi özelinde:
Lisans eğitimimi aldığım İTÜ’de kavramsal bir yaklaşım temelinden gelmişken, yukarıda bahsettiğim dinamiklerin de etkisi ile İYTE’de pratiğe çok daha yakın bir yaklaşım vardı. Yüksek lisans ve doktora çalışmalarımın ilk yarısında kazandığım bu uygulamalı yaklaşım deneyimi mesleki gelişimim için çok yararlı oldu.
İYTE o dönem yeni kurulduğu için hem yurt içinden hem yurt dışından master ya da doktora eğitimini yapmaya gelen, ya da tamamlayıp dönen insanlar orada görevlendirildiği için, İzmir’de o dönemde oldukça sıradışı sayılabilecek ve Türkiye’nin her yanından ve farklı kültürlere ekspoze olarak gelmiş olan çok renkli bir akademisyen çevresi vardı.
Doktora eğitiminizi tamamladıktan sonra kariyeriniz için nasıl bir yol izlediniz?
Almanya’da bulunduğum için (Almanya’nın internasyonalizasyon açısından çok kapalı olduğunu hatırlatayım), ve ilk yıllarda Almanca’ya hakim olmadığım için önce akademik aktivitelerime Türkiye’den devam ederken, Berlin’de pratik alanda çalışmaya başladım.
Daha sonra, Ahmet ve Özen Eyüce hocaların yönlendirmesi ile, Bahçeşehir üniversitesi Berlin’e yurtdışı kampüsü kurmaya karar verdiğinde, aktif akademik hayata geri döndüm. Daha sonra Berlin International’da başlayan görevim ile tamamen akademiye odaklandım.
Dünyanın her yerinden öğrencisi olan Berlin International University of Applied Sciences Rektörü seçildiniz. Sizce bu başarınızdaki en önemli etmenler neler?
Bu başarıda en önemli etkenin hiçbir zaman idari bir görev alma, yöneticilik yapma hevesim olmaması ve yapılacak işe konsantre olmam ile ilişkili olduğunu düşünüyorum. Takım çalışmasına çok önem ve değer veriyorum. Hep tekil değil çoğul konuşurum, bunu tümüyle içselleştiriyorum.
Dekanlık deneyimim ve fakülteyi başarılı bir şekilde yönetmiş olmam sanıyorum Rektörlük görevi için de olumlu değerlendirildi. “Good scholarship”, dürüstlük ve çevrede güven uyandırmış olmak bu tür görevler için beklenen özellikler.
Ben aşağıdaki özelliklerin her yönetici için çok önemli olduğunu düşünüyorum, ve kendim de böyle davranmaya özen gösteriyorum. Sadece davranış değil, duygularım da bu yönde.
-İletişim kanallarını açık tutmak, akademik bir ortamda yanlış anlama olabileceğinin farkında olmak; bir yandan da herkesin bambaşka kültür ve davranış kodları olduğunu kavramak.
-Üniversitedeki her bir bireyin saygı görmeyi hak ettiğinin farkında olmak.
-İşten korkmamak ve yapabileceğinizin biraz üstünde iş yüklenmek.
-Üniversite topluluğunu oluşturan herkesin önceliklerini anlayıp bu toplumu oluşturan tüm bireylerin her birine gerekli özeni göstermek.
Öğrenciliğiniz süresinde de bir çok proje yarışması ödülü sahibi olduğunuzu biliyoruz. Özellikle mimarlık eğitimi alan öğrencilerimiz için bu tür proje yarışmalarına katılmak meslek hayatında önemli deneyim imkanı sağlıyor. Mimarlık eğitimi alan öğrencilerimize ve mezunlarımıza kariyer başarıları için tavsiyeleriniz nelerdir?
Kendimizi iyi tanımamız çok önemli. İlerideki seçimlerimizi yaparken önemli bir farkındalığımız olmalı:
– Kuvvetli yönlerimizi mi değerlendireceğiz, yoksa zayıf yönlerimizi kuvvetlendirmek mi bizim için öncelikli?
– Küçük gruplarla mı çalışmaktan hoşlanıyoruz, yoksa büyük organizasyonların, kalabalıkların içinde mi olmayı tercih edeceğiz?
– Ofiste, masamızın başında mı olmak, yoksa şantiyelerde uygulamanın içinde mi olmak istiyoruz? Akademisyenlik bizim için bir yaşam biçimi olabilir mi?
Yukardaki tercihlerimiz ne olursa olsun, mümkün olduğu kadar seyahat etmek ve dünyadaki farklı kentsel dokuları, yapı teknoloji ve anlayışlarını deneyimlemek önemli.
Okul dışında mümkün olduğunca “extra curricular” aktiviteye katılarak ufkumuzu genişletmek ve mimarlığın sınıfın ya da iş yerinin dışında bitmediğini, hayata bir bakış açısı olduğunu unutmamak ve mimarlık ile dünyayı daha güzel (ve tabii daha kötü) bir yer haline getirebileceğimizin farkında olmak.
Yarışmalara katılmanın, öğrencilik dahil, bir mimarın her aşamada gelişimine çok büyük katkısı olduğunu düşünüyorum. Alınan sonuçtan daha önemli olan grup psikolojisini yaşamak, araştırma yapmak, katılan tüm projeleri inceleyip aynı soruya ne kadar farklı çözümler getirilebildiğini görmek, sürecin heyecanını deneyimlemek olduğunu düşünüyorum.
Rektörlük döneminiz Pandemi dönemine denk geldi. Üniversiteniz de uzaktan eğitim sürecinde. Gerek öğrenciler gerek akademisyenler için zorlu bir süreç. Bu süreç için öğrencilerimize tavsiyeleriniz neler?
Tüm insanlar gibi öğrenciler de bu dönemde önünü görmekte zorlanıyor, zira pandeminin bize öğrettiği en önemli şey, önümüzü görmenin pandemi öncesi düşündüğümüz kadar kolay olmadığını anlamak oldu.
Ben öğrencilere bu dönemde mümkün olduğunca küçük kararlar almalarını tavsiye ederim. Şayet büyük kararlar alınması gerekiyor ise, bunların önlerinde alternatifler sunacak opsiyonlar içermesini tavsiye ederim.
Pandemi mutlaka mimarlık dünyasını çok etkileyecek, ancak pandemi iç mekan kullanımı ile çok ilişkili olduğundan, bu alandaki araştırmalara verilen fonların artacağını ümit ediyorum. Bu bağlamda pandemi sonucunda pek çok araştırma alanı açıldı; bu konuya kafa yormaya değer diye düşünüyorum.
Lisansüstü eğitimlerini Almanya’da/sizin üniversitenizde sürdürmek isteyen mezunlarımız için önerileriniz var mı?
Elbette, İYTE mezunlarını aramızda görmek bizleri çok mutlu edecektir! Çok kültürlü, küçük gruplarda Berlin’de İngilizce yüksek lisans yapmak isteyenler için Berlin International University of Applied Sciences güzel bir seçenek olabilir.
Almanya’da üniversiteler ağır hareket ederken bizim genç, dinamik ve hızlı hareket edebilen (agile) üniversitemiz hızlı dijitalizasyona çok kolay adapte oldu. Bunun avantajlarından öğrencilerimiz faydalandı.
Hem Almanya genelinde hem bizde mimarlık ve iç mimarlık alanlarında sağlam bir portfolyonun en az not ortalaması kadar, ve belki daha fazla önemi var. Bu nedenle arkadaşlara portfolyolarını özenle hazırlamalarını tavsiye ederim.
Bana bülteninizde yer verdiğiniz için teşekkür ederim!
Zaman ayırdığınız için biz teşekkür ederiz.